17.03.2012 ve 21.03.2012 tarihlerinde Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonumuz adına,Komisyomn üyelerimiz ve avukatlar Pozantı Cezaevinden Ankara’ya sevk edilen çocukların yaşadıkları sorunlar, gerek Pozantı’ da gerekse Ankara’da karşılaştıkları hak ihlalleri ile ilgili gözlem ve tespit yapmak üzere Ankara kapalı çocuk ceza ve infaz kurumunu ziyaret etmiştir. Toplam 16 çocukla birebir görüşme gerçekleştirilmiştir. Aşağıda yapılan görüşmelerle ilgili olarak tek tek tanıklık ve hikâyelerine başvurulan çocukların anlatımları doğrudan aktarılmıştır.
Pozantı’dan Sincan M Tipi Çocuk Cezaevine Gelen Çocuklara İlişkin İnceleme-Araştırma Sonuçları
1. Sincan cezaevinde yapılan görüşmeler- Anlatımlar
Aşağıda isimleri verilen tanıklıklar komisyonumuz tarafından bir kısım ayıklamalar sonucu rapora yansıtılmış ve bazı çocukların isimlerini vermek istememeleri üzerine bir kısım beyan sahiplerinin isimleri raporda yer verilmemiştir.
* H.E. ’ nin (yaş:14 Adana Gülbahçesi Mah. Oturur, TMK mağduru, yazları mevsimlik tarım işçiliği, kışları ise plastik şişe toplayıcılığı yapıyor) anlatımlarına göre;
Yaklaşık 4 aydır TMK kapsamında tutuklu bulunduğunu, ilk kez tutuklandığını beyan ederek devamla;
Pozantı’ya ilk getirildiğinde adlilerle dolu bir koğuşta yaklaşık 2-3 siyasi tutsakla bulunduğunu,
Kendisinin aslında şanslı olduğunu çünkü koğuş sorumlusunun abisinin arkadaşı olduğunu ve abisinin sorumlu ile görüşüp kendisini sorumluya emanet ettiği,
Fakat kendisinin gördüklerine ve şahit olduklarına esasen inanamadığını böyle bir vicdansızlığın nasıl yapıldığını anlamadığını,
Cezaevi görevlilerinin kendisini koğuşa terörist getirdim size diyerek attığını, abisinin koğuş sorumlusuyla görüşene kadar adliler tarafından durduk yere bir sürü dayak yediğini, düşündüğünde aslında dayak yiyecek hiçbir şey yapmadığını, başlangıçta ilk 3-4 gün, gece- gündüz korkudan uyumadığını, adlilerin ve sorumluların uyuyanların üzerine kaynar su döktüğünü ya da jilet atarak çizdiğini, bu yüzden korkudan uzun süre uyuyamadığını, Allahtan abisinin sorumluyu tanıdığını yoksa orada yaşamanın çok zor olduğunu,
Orada bulunan tutuklulara sorumluların çok ezinti (eziyet olarak kullanıyor, devamlarda aktarımı bölmemek için kendi tabiri kullanılacaktır.) yaptıklarını, onları bu şekilde yönlendirenlerin ise cezaevi idaresi olduğunu, birkaç kez idareye çıkıp yaşadıklarını ve asıl şahit olduklarını anlatmaya çalıştığını fakat idarenin bu ezinti yapanları adeta onaylayarak “onlar olmasa ben sizlerle nasıl başa çıkarım, size eziyet yapmasalar ben yaparım” dediğini ve dayak attığını,
Orada gördüklerini kolay kolay anlatamayacağını, bazı arkadaşlarının tacize de uğradığını, (bu kısımda anlatmanın bile çok ayıp olduğunu söyleyerek, gördüklerini detaylandırmadan ancak kabaca anlatabileceğini söylüyor) bazı arkadaşlarının sadece külot ya da boxer ile bırakılarak koğuş içinde o kadar erkeğin arasında çırılçıplak bırakılarak dolaştırıldığını, bazı zamanlar bu arkadaşlarının zorla ya da hissettirmeden tenhalara çekildiğini, ne olduğunu zaten ezinti yapanların hiç birinin saklamadığını,
Bu tacizlerin (kendisi ısrarla taciz kelimesini kullanıyor) bazen o kadar çok arttığını, tacize uğrayan bazı arkadaşlarının kapıya bile çıkmaya kalkıştığını (anlamını sorduğumuzda kendisi açıklamasını şöyle yapıyor; eğer ezinti yapılan kişinin gözü çok kararır ve artık canına tak ederse, kendisine ezinti yapana posta koyar ya da o uyurken jilet atarak ya da sıcak su dökerek üzerine onun canını yakar, artık orada barınamayacağını da bildiğinden kapıya gider ve gardiyanlara kendisini buradan almasını söyler, Pozantı farz edelim 32 koğuşluydu, o kişinin ne yaptığı tüm koğuşlarda duyulur ve 32 koğuşun tamamından atılarak çıktığı koğuşa geri döner ve artık onun için hayat eziyet olur, çok arkadaş sırf bunu göze alamadığı için karşılık veremez.)
Görüşme esnasında duruyor ve Pozantı’da ifade verdiklerini savcının kendisine eğer bu ifadeler yalan çıkarsa, bunlar beraat ederse seni mahvederiz dediğini ve gerçekten yapabilecek gücü olup olmadığını soruyor,
Kendisinin bu kadar ezintiye dayanamadığını, vicdanın almadığını, kendisinin o koğuşta kayrılmasından ötürü sanki o da ortak oluyormuş gibi hissettiğini ve yaklaşık 2 ay sonra koğuşunu değiştirdiğini,
Bu koğuş değişikliklerinde de en zor şeyin siyasilerin de olduğu koğuşa geçmek olduğunu söylüyor ve devamla, aslında hiçbir şeyin değişmediğini gittiği koğuşta da çok benzer şeylerle karşılaştığını hatta koğuştaki arkadaşlarından birisinin çok büyük ezinti çektiğini (burada eziyet yapan kişi olarak K. D. isimli çocuğun adını veriyor) ablasının cep telefonu numarasını vermediği için arkadaşının havalandırmada ellerinin kara batırarak domaltıldığını ve poposuna çekçek sapı ile vurularak ezinti yapıldığını en sonunda arkadaşın, ablasının telefonunu vermek zorunda kaldığını,
Ezinti yapanlar arasında M. A. ve B. Y. isimli kişilerin de olduğunu belirtti.
A. Ş.’in siyasilere zorla Türk Bayrağı’nı öptürdüğünü,
* M.K.’nin anlatımlarına göre (Şırnaklı Mersin’de ikamet ediyor, TMK mağduru)
Sincan’a yaklaşık 60-70 siyasi çocuk geldiğini gelenlerin cezaevi araçları ile kliması bozuk bir şekilde zor şartlarda geldiğini, adlilerin ise normal otobüslerle daha rahat koşullarda getirildiğini,
Pozantı’da çok şeyler yaşadığını bunun sorumlularının ise cezaevi yönetimi ve müdürleri olduğunu, cezaevi müdürlerinin sorumluları bizlere baskı yapması konusunda özellikle tembihlediğini, aksi takdirde onlara baskı uygulayacağını söylediğini bu yüzden de sorumluların kendilerine hiç dışlık(rahat vermediklerini) vermediğini,
Pozantı’da savcılığa ifade verirken savcının söylediği hiçbir şeyi yazmadığını, savcı ile uzun süre kavga ettiğini, sonrasında da tutanağın kendisine zorla imzalatıldığını,
Sincan’a nakledildikten sonra 3 gün yaşananları protesto etmek için açlık grevi yaptıklarını, gardiyanların kendilerini Sincan’da da sürekli adlilerin yanına vermekle kendilerini tehdit ettiğini,
Sincan’da yapılan duruşmalarda yanlarında avukat olmadığını, duruşma salonu görmeden televizyona yansıtılan kamera ile (burada kastedilen telekonferans yoludur) ifadelerinin alındığını,
Sincan’a ilk geldiklerinde kendilerine Pozantı’ dan getirdikleri eşyalarının çoğunun verilmediğini, bu yüzden bir sürü şeyi paralarının da olmaması nedeniyle alamadıklarını,
Pozantı’da yaşananlara dair her şeyin her tutuklu çocuk tarafından bilindiğini fakat bunların açıklanmaması için üzerlerinde baskı olduğunu söylüyor ve aşağıda yazdığım isimlere dair konuşmaya başlıyor,
- A. G.nin başka çocuklara tacizde bulunduğunu (kesinlikle tecavüz kelimesi kullanmıyor, ayıp diye anlatıyor) zaten tacize uğrayan kişinin engelli olduğunu, ona neler yaptığını kendi gözleri ile gördüğünü,
- D. F. A.’ın birçok çocuğa cinsel istismarda bulunduğunu,
Pozantı’da kaldıkları süre boyunca hiç revirde tedavi olmadıklarını, doktorun suratlarına bile bakmadan ilaç yazdığını,
Sincan’da ben ve birkaç arkadaşın olanların üzerini örtmeyeceğimiz bilindiği için kendilerine (Ş. ve kendisi) cezaevi yönetimi tarafından özel bir yönelim olduğunu, müdürün kendisine bizzat konuşursan burayı Pozantı’ dan beter yaparız dediğini, sonrasında da tahmini, gözlerini korkutmak için karşı koğuştan şampuan aldıkları gerekçesiyle 50-60 tane gardiyanın koğuşunu basarak kendisini zorla müşahedeye götürdüğünü, suçunun olmadığı söylediğinde kendisini hırpalamaya başladığını, sağ el baş parmağının kendi tahminine göre kırıldığı, aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen (bir hafta) parmağını kullanamadığını, revire çok geç çıkarıldığını, revirdeki doktorun parmağına bile bakmadan merhem verip kendisini gönderdiğini, kendisinin de acısı dinsin diye parmağına pril sürdüğünü söylüyor, parmağına dışarıdan bakıldığında gerçekten şiş olduğu ve dokunulduğunda ağrıdığı, parmağın yamuk durduğu gözlemlendi.
22.03.2012 günü tahliye oldu, cezaevinden alındı ve basına verdiği röportaj yayınlanmıştır.
* Ş.U.’nun anlatımlarına göre (TMK Mağduru, yaş 16 )
Kendisi Sincan Cezaevinde M.K. ile müşahadeye alınanlardan olduğunu, kendileriyle ilgili haberin gazetelerde çıkmasından sonra kendilerine yönetim tarafından çok daha iyi davranıldığını söyleyerek başladı,
Çok daha somut şeyler söyleyeceğini, bu somut şeyler üzerinden ileride ifadesi tekrar alınırsa her şeyi daha açık anlatacağını söyleyerek aşağıdaki isimleri ve olayları verdi
- Z. K. isimli çocuğun tacizde bulunduğunu
- K. T.’ın siyasilerin boğazına ip bağlayarak işkence yaptığını ve aynı zamanda tacizde bulunduğunu bildiğinii,
- F. G.’in tacizci olduğunun herkes tarafından bilindiğini,
- M. A.’ın sorumlu ve ezinti yapan kişilerden olduğunu
Anlattıklarının tamamının gerçek olduğunu ve bu söylediklerinin aslında herkes tarafından bilindiğini söylüyor.
* M. A.’nun anlatımlarına göre (1996’lı, adli isnatla tutuklu)
Kendisinin adlilerle kaldığını, genel anlamda Sincan Cezaevinde de kendilerine yönetim tarafından çok sert ve argo kelimeler kullanıldığını, kendilerinin sürekli müşahade ve dayak ile tehdit edildiğini,
Pozantı’ da Z. K., M.A ve K. ezinti yapanlar arasındaydı,
Kurum müdürleri her şeyi bilmesine rağmen hiçbir şey yapmadılar,
Babam öldüğünde bile bu müdürler bana cenazeye katılmam için izin vermediler,
* A.G.’nin anlatımlarına göre (16 yaş, Şırnaklı Mersin’de ikamet ediyor, TMK mağduru)
Sincan’a getirilirken ringde kendilerine yemek verilmediği, kendileri için ayrılan yemeklerin askerler tarafından kendilerine teslim edilmediği, yemeklerini istediklerinde ise askerlerin küfür ve hakaretlerine maruz kaldıklarını beyan etmişlerdir,
Pozantı cezaevinde tutuklandığı ilk hafta kaldığı koğuşta koğuş ağası Z.K’nin kendisini üç tane çekpas sopasını birbirine bağlayıp ellerine vurduğu, hakarete maruz kaldığı, koğuşta koğuş ağası olan çocukların – ki bunların yaş olarak 18 yaş altında olmalarına rağmen gerçekte 22-23 yaşlarında olduğunu tahmin etmektedir- “kayrım”(ayrımcılık) yaptığını, özellikle Mersin’den gelen siyasi ve adli çocuklara kötü davrandıklarını, koğuş ağası olan çocukların kendilerine yatan paralarla kantinden aldıkları yiyeceklere el koyduğunu, idarenin de bunu bilmesine rağmen bir şey yapılmadığını, ayakkabılarını zorla alınıp başka bir çocuğa verildiğini, yargılandığı dava ile ilgili bir ilgisi olmadığı halde tutuklandığını, ailesinin maddi durumunun çok kötü olduğu, Ankara’da kendisini görecek hiç kimse olmadığını, elbise ve ayakkabısız olduğunu, daha sonra konulduğu koğuşta ise “konuşma “yasağı olduğunu, bunun koğuş ağası M.A. tarafından konulduğunu, kimsenin kimse ile konuşmadığını, diğer bir kişi olan K.T’nin siyasetten gelen çocukların boynuna ip takıp dolaştırdığını duyduğunu, ailesine cezaevindeki durumu anlatmadığını, zira ailelerinin üzülmelerini istemediğini beyan etmiştir.
* D.T.’nin anlatımlarına göre (16 yaş, Van Gürpınar d.lu Mersin’de ikamet ediyor, TMK mağduru)
Pozantı cezaevinin çok kötü olduğunu, 30-35 koğuş olduğunu koğuşlarda 16-12-8-9 kişilik gruplar halinde kalındığını, buraya – pozantı- gelmeden Mersin’deki cezaevinde kaldığı hafta orada da siyasetten geldiği anlaşılınca arkadaşlarının dövüldüğünü, orada elbiselerinin kendisinden zorla alındığını, S.D. isimli çocuğun, dayısının kendisine hediye ettiği gömleği döverek aldığını, Pozantı’da mahalle çocuklarının –kendilerini ve arkadaşlarından bu şekilde bahsediyorlar- 3’lü çekpas sopası ile sürekli dövüldüklerini, ellerinin üstüne vurulduğunu, çocuklara “pis şeyler” yapıldığını gördüğünü, her koğuşta “pis şeyler” yapan kişilerin olduğunu, kendisi bir gün üst kattaki ranzasında uzanırken Z.K.’nin bir adli çocuğu üst kata çıkarıp, pantolonunu çıkardığını, çocuğun “yapma” diye yalvardığını duyunca bu “pisliği” görmemek için kendisinin televizyonun yanına gittiğini, C9 koğuşunda kalan arkadaşlarının oradan geldiğinde yüzlerinin mosmor olduğunu, K.T., Z.K., F.G.,’nin siyasetten gelen çocukları taciz ettiğini, adli çocuklardan birinin taciz- cinsel istismardan bahsediyor- kendisine yapılanı anlattığını, tacizi yapanların diğer çocukları aşağı indirerek – ranzanın üst katlarından- pisliği yaptığını, kendi koğuşunda zorla pantolonlarının indirildiğini, çocukların korktukları için hiçbir şey yapamadıklarını, koğuş ağalarının güvendiği adamlarının olduğunu bu yüzden kimseye anlatmadıklarını, cezaevinde malta da(havalandırma) arkadaşlarına selam vermenin yasak olduğu, bir keresinde gardiyanın kafasına bu yüzden vurup yere düşürdüğünü,
Olanlarla ilgili savcıya ifade verirken Ankara’ya götürüleceklerini duyduğu için cezaevinde olanlar ile ilgili “yok öyle bir şey” şeklinde ifade verdiğinin, çünkü Ankara’ya gelirse ailesinin ziyarete gelemeyeceğini, Ankara’ya getirilmeden gardiyanların “ kötü şeyler söylemeyin, biz iyi olana iyiyiz dediklerini,
Ankara’ya getirilirken devletin kendilerine verdiği yemeği askerlerin vermediğini, yemeklerini isteyince askerin domates ve ekmeği uzaktan sallayarak analarına ve bacılarına küfür ettiğini, aileleri yakında olduğu için Mersin’e yakın bir yere götürülmek istediğini beyan etmiştir.
* S. B.’nin anlatımlarına göre (17 yaş, Şırnak d.lu’de ikamet ediyor, TMK mağduru)
Pozantı’da C10 koğuşunda kaldığını, Ankara’da şu an 4 koğuşta siyasetten yatan çocuk olduğunu, Pozantı’da Z.K., M.A, K.T., N.B., isimli kişilerin çocuklara taciz ettiğini Y.Ö. isimli arkadaşından duyduğunu, amcasını oğlu H.’ya koğuşunda birinin yere tükürerek tükürüğünü yalaması için zorladığını, kendisinin yaşının büyük olduğu için yanaşamadıklarını , ailelerinin çok mağdur olduğunu, ailelerinin Ankara’ya gelemediğini, bu yüzden ailelerine yakın bir yere gitmek istediklerini beyan etmiştir.
Ankara’da aileleri gelemediği ve paraları olmadığı için banyo gününde –kantin günü- karşı koğuştaki arkadaşlarından şampuan istediklerini, biraz yüksek sesle istediklerinde baş efendinin geldiğini “ eğer bağırırsanız sizi Pozantı’dakilerin olduğu koğuşa götürürler “ şeklinde kendilerine söylediğini, kendisinin savcı, müfettiş ile görüştüğünü…
* Y. K.’nin anlatımlarına göre (17 yaş, Muş, Varto d.lu’de Mersin’de ikamet ediyor, TMK mağduru)
Pozantı’da kendisinin de “ezinti” gördüğünü, kendisine ezinti yapanın koğuş ağası M.A. olduğunu, arkadaşlarına (M.A. – İ.P. isimli) cinsel şeyi yapanların Z.K. olduğunu, M. A.’nın yanında konuşmanın yasak olduğu, gardiyanların buraya “efendi koğuş” dediğini, parası ile kantinden yaptıkları alışverişe el konulduğunu, onların devler yemeği yemediğini, kendisinin kazağı ve ceketini aldığını, kendilerini bahçede sıraya dizerek topla uzaktan atış yaptığını, kimsenin korkudan ve aileleri üzülmesin diye şikâyet edemediğini beyan etmiştir.
Ankara’da paraları olmadığı için karşı koğuştan şampuan isteyince gardiyanlarla tartışma çıktığını, koğuşa bir çok gardiyan geldiğini, H.K., M.K, M. İsimli arkadaşlarını müşahadeye aldıklarını, daha sonra bıraktıklarını,…
Özetle beyan etmişlerdir.
2. GÖZLEMLER VE TESPİTLERİMİZ
- Cezaevinde yaşanan hak ihlallerinden ve işlemem suçlardan dolayı doğrudan Cezaevi Yönetimi sorumludur.
- Yargılaması devam eden dosyalar bakımından Ankara’da telekonferans yöntemi ile yanlarında avukatları olmadan çocukların ifadeleri alınmaktadır. Bu durum çocuk yargılaması ilkelerine ve ceza usulüne tamamen aykırı olup, adil yargılanma hakkının ihlalidir. Bu duruşmalar durdurulup, bu aşamada dosya üzerinden tahliyelerine karar verilerek, tutuksuz yargılama sürdürülmeli, bu şekilde yargılamayı yapan mahkemelerde avukatları eşliğinde sorgu ve ifade işlemleri tamamlanmalıdır.
- Pozantı cezaevinde yaşanan olaylar -cinsel istismar, eziyet ve yaralama fiilleri – sadece “ taş atan çocuklar “olarak bilinen çocukların yaşadığı olaylar olmayıp, adli suçlardan tutuklu çocukların yoğun olarak maruz kaldıkları saldırı ve olaylardır.
- Şikayetleri ile ilgili revire giden çocuklar doktorlar tarafından gerekli ve yeterli kontrolden geçemedikleri için süreç eksik işlemiştir. Gerçekte cezaevi görevlileri ve doktorların kusur ve ihmalleri olduğu da açıktır.
- Yaşanan olaylarla ilgili yürütülecek yargısal süreçte – öncelikle tahliyeleri sağlandıktan ve üzerlerindeki baskı bu şekilde “ görece azaldıktan sonra gerçekler ortaya çıkacaktır. Zira hala tutukluluk durumlarının yeni travma ve ihlallere sebebiyet vereceği düşüncesi çocuklar üzerinde baskı oluşturmaktadır.
- Anne ve babalarının ve ailelerinin üzülmemesi için gerçekleri tam anlamıyla ifade etmeme durumu tarafımızca tespit edilmiştir. Ayrıca tüm ifade ve işlemlerin psikolog ve sosyal hizmet uzmanları tarafından izlenerek tamamlanması şarttır.
- Siyasi tutuklu çocuklar ile birlikte adli tutuklu tüm çocukların insan hakları kuruluşları, TİHV uzmanları , psikologlar ve adi tıp uzmanları tarafından kontrol edilerek travmanın etkisi azaltılmalıdır.
- Çocuk yargılamasının tutuksuz yürütülmesi esas alınmalıdır. Bu sebeple bu tür travma merkezine dönüşmüş cezaevleri olmak üzere tüm çocuk cezaevleri boşaltılmalıdır. Denetimli serbestlik önlemleri tutuklama yerine ikame edilmelidir.
- Belirtilen olayları yaşayan çocukların Sincan Kapalı Çocuk Ceza Ve İnfaz Kurumu’nda Pozantı’yı andıracak şekilde tehdit il karşılaşmaları travmalarını arttırır niteliktedir. Kamu görevlilerini keyfi uygulama ve kötü muamelelerinden uzak tutulmaları için de derhal tahliye edilmeleri gerekmektedir.
- Çocukların ailelerinin yaşadıkları illerden _Adana- Mersin Vs.- uzak bir yere –Ankara’ya sevkleri yeni bir travmaya yol açmıştır. Ayrıca bu sevk Bakanlığın açıkladığı rapora göre yapılacak adli ve idari işlemlerin daha adil ve şeffaf yürütülmesini engeller niteliktedir. Yapılacak en doğru işlem dosya üzerinden çocukların tahliyelerini sağlamaktır.
- Her ne kadar Adalet Bakanlığı 20.03.2012 ve 11 sayılı açıklamasında çocukların Sincan’da iyi koşullarda olduğunu beyan etmişse de yukarıda tanıklıklarına başvurulan çocukların da ifade ettiği gibi üzerlerindeki baskı devam etmektedir. Biz bakanlığın bu açıklamasını bilgi eksikliğinden ve kamu görevlilerinin baskıyı saklama girişiminden kaynaklandığını düşünmekteyiz.
- Tahliye olup, basına demeç veren çocuklar tespitlerimizi doğrular nitelikte olduğunu ayrıca belirtmek isteriz.
- Çocuk Cezaevlerinde benzer ihlallerin yaşanmaması için Bakanlığın daha sıkı bir denetim ve gözetim faaliyetinde bulunması gerekmektedir. Ayrıca özellikle Çocukların tutuldukları cezaevlerinin Baroların ve Sivil Toplum Kuruluşlarının gözlem ve denetimine açılması hayati önemdedir.
- Son olarak Pozantı’da başlayan adli ve idari soruşturmaların hızlandırılması, sorumluların cezalandırılması, şüpheli konumunda olan ve hala görevde bulunan kamu görevlilerinin açığa alınması, bu süreçte şikayet, beyan ve tanıklığına başvurulacak çocukların kendilerini güvence altında hissedeceği önlemlerin alınması gerekmektedir.
BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu olarak, çocuklara yaşatılan bu vahşetin hesabının sorulması ve sorumluların cezalandırılması ve benzer ihlallerin yaşanmaması için sürecin müdahili olacağımızı kamuoyuna deklere ediyoruz.
Merkezi Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu